Bazı şeyler vardır, bir kere olur ve görmezden gelebilirsiniz. Ancak aynı şey üst üste tekrarlandığında artık sessiz kalmak, size ters gelen anlayışın sürmesine katkı sunmak anlamına gelir.
Atatürk Üniversitesi kuşkusuz Erzurum’un ve bölgenin en büyük değerlerinden biridir. Uluslararası sıralamalarda yer almak, araştırma şirketlerinin ya da enstitülerin tablolarında kendini göstermek üniversitenin akademik kimliğini destekleyen unsurlar olabilir. Ancak her basın bülteninde “yükselişteyiz” ifadelerinin öne çıkarılması, başarıyı tek boyutlu göstermektedir. Bu yaklaşım, bir süre sonra toplum nezdinde inandırıcılığını kaybetme riski taşır.
Oysa Atatürk Üniversitesi’nin asıl gündem yapması gereken gelişmeler, çok daha somut ve stratejik adımlardır. Rektör Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nun öncülüğünde yürütülen ilaç hammaddesi üretimi çalışmaları bunun en önemli örneğidir. Üniversitenin sanayi ile iş birliği, yerli üretim hedefleri ve özellikle İlaç Hammadde Sentez Merkezi projesi, sadece akademik camia için değil; ülke ekonomisi ve toplum sağlığı için de tarihi bir adım niteliğindedir.
Üniversitelerin başarı hikâyesi yalnızca sıralamalarla ölçülmez. Asıl başarı, laboratuvarda başlayan bilimin fabrikaya, oradan da toplumsal faydaya dönüşebilmesidir. Atatürk Üniversitesi’nin 68 yıllık köklü geçmişi ve güçlü akademik kadrosu, bu dönüşümün gerçekleşmesi için en büyük güvencedir. Önemli olan, gündemi sıralamalarla değil; bu topraklara dokunan gerçek üretimlerle belirlemektir.
Kıssadan Hissesi: Atatürk Üniversitesi, Erzurum’un yüz akı, kuşkusuz öyle. Ancak son dönemde sürekli “şu sıralamada, bu bandayız, bu araştırmada yükselişteyiz” türünden servis edilen haberler, işin özünü gölgede bırakıyor. Elbette uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verileri önemlidir; Shanghai Ranking, URAP ya da THE tablolarında yer almak üniversitenin saygınlığını gösterir. Ama bu tek başına başarı hikâyesi değildir..
Sercan Çetin
Yorumlar
Kalan Karakter: