Erdal Güzel Yazıyor
Onu her gördüğümde çifte maaşlarla yetinmeyenler, devleti hortumlayanlar, kul hakkı yiyenler, çalışmadan, alın teri dökmeden servet sahibi olanlar velhasıl “ekmek elden, su gölden” misali hak etmedikleri hayatları sürenler aklımdan geçerdi ve Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” mısralarını hatırlardım. Hakkı Ağabey’i, uzun ve soğuk kış mevsiminin hüküm sürdüğü Erzurum caddelerinde tablasıyla ekmeğini çıkarmaya gayret ederdi.
Uzun yıllardan beri tanıdığım tablacı Hakkı Ağabey’i, yaşça benden küçük olmasına rağmen hayat mücadelesinde vermiş olduğu onurlu gayretinden dolayı ona “ağabey” derdim.
İriyarı cüssesinin üstüne giydiği kalın paltosuyla daha bir heybetli görünür sessiz ve suskun haliyle umursamaz gözlerle etrafa bakardı.
Onu her gördüğümde çifte maaşlarla yetinmeyenler, devleti hortumlayanlar, kul hakkı yiyenler, çalışmadan, alın teri dökmeden servet sahibi olanlar velhasıl “ekmek elden, su gölden” misali hak etmedikleri hayatları sürenler aklımdan geçerdi ve Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” mısralarını hatırlardım.
Hakkı Ağabey’i, uzun ve soğuk kış mevsiminin hüküm sürdüğü Erzurum caddelerinde tablasıyla ekmeğini çıkarmaya gayret ederdi.
Başta soğuk olmak üzere zabıtalar, üç harfli marketler, manavlar onun rakipleriydi.
Kışın, Erzincan Çarşısı’nda ki İstanbul Kasabı’nın önünde duran tablasında buz tutmuş havuç ve pırasaları gördüğümde Hakkı Ağabey’i bunları kime satacak? diye düşünürdüm.
Isınmak, biraz nefeslenmek için girdiği kasap dükkânının camları buzla kaplı, içerisi dışarıdan soğuktu.
Kasap Ahmet’in de işi zordu. Meslek icabı soğukta çalışması gerekliydi. Kat kat giydikleri giysilerle soğuktan korunmaya çalışan bu iki esnaf, Ahmet’in, küçük tüpte yaptığı çayı yudumlayıp biraz rahatlarlardı.
Hakkı Ağabey’i, kendi zor imkânlarıyla Bağ-Kur primini yatırdı ve anasının ak sütü gibi emekliliğini kazandı.
Emekli maaşı onun hayattaki en büyük kazançlarından biriydi. Vefalıydı, şükür içindeydi, halinden şikâyet etme alışkanlığı yoktu. Emekli olduktan sonra tablasını bırakmıştı ama Pazar günleri el arabasına koyduğu ikinci el giysileri Mahallebaşı’nda ki pazara götürüp rızkını çıkarmaya çalışırdı.
El arabasını hırsızlara kaptıran Hakkı Ağabey’i, bazı günler camilerin önünde sergi açar, takke satardı.
Devlete askerlik etti, Sosyal Güvenlik Primini kendi ödedi, güzel çocuklar yetiştirdi, hakkı olmayana el uzatmadı, namusuyla evine ekmek götürdü.
Cuma Namazını kılmak için gittiği camide ruhunu teslim eden Hakkı Ağabey’inin bu dünyada hakkını aldığını söylemek zor olsa da hakkın teslim edileceği ilahi hesap gününde hakkını alacağını gönül rahatlığı ile söylemek mümkün.
Yolun açık olsun Hakkı Ağabey’i. Allah rahmet eylesin, mekânın cennet olsun.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: