Her konuda iddialıyız… Spor, kültür, tarih, hatta gastronomi. Ama doğa turizmi söz konusu olunca sessiziz. Oysa Erzurum, Doğu Anadolu’nun gökyüzüne açılan penceresi; yüzlerce kuş türünün göç yolunda nefeslendiği, sulak alanlarıyla, yüksek rakımlı düzlükleriyle doğal bir gözlem laboratuvarı.
Avrupa Kuş Gözlem Günü, bu yıl 33. kez düzenlendi. Türkiye’de 12 il etkinlikte yer aldı ama Erzurum yine listede yoktu. Oysa Erzurum Turizm Tanıtım ve Kalkınma Derneği’nin son yıllarda başlattığı kuş gözlemciliği projeleri, bu alandaki farkındalık açısından önemli bir başlangıç olmuştu. Başkan Ömer Faruk Kızılkaya ve ekibi, öğrencilerle birlikte yürüttükleri çalışmalarla şehrin doğa potansiyeline dikkat çekmiş, “tanıtım olmadan potansiyel karşılık bulamaz” diyerek meseleyi özlü biçimde özetlemişti.
Ne yazık ki bu çabanın ulusal bir organizasyonda karşılık bulamaması düşündürücü. Çünkü mesele sadece bir etkinlikte yer almak değil; Erzurum’un doğayla, kuşlarla, gökyüzüyle yeniden bağ kurması. Bu şehirde doğa turizmi, sadece ekonomik bir fırsat değil; kültürel bir sorumluluk, çevre bilincinin toplumsal temeli olmalı.
Avrupa’da kuş gözlemciliği, binlerce gönüllünün buluştuğu bir doğa şenliğine dönüşürken, bizde hâlâ “farkında olanların” sırtında ilerliyor.
Belki de artık şu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor:
Erzurum’un geleceği, sadece kışın beyazında değil; baharın kanat seslerinde de gizli.
Erzurum, doğasıyla yalnızca kış turizminin değil, dört mevsimin şehri olabilir. Bunun için biraz farkındalık, biraz da sahiplenme gerekiyor. Belki de artık şu soruyu sormalıyız:
Kuşlar her yıl Erzurum semalarından geçiyor, peki biz onlara gerçekten bakabiliyor muyuz?
Doğanın sesi duyuldukça, Erzurum’un da sesi daha güçlü çıkacak.
Sercan Çetin
Yorumlar
Kalan Karakter: