Anahtar Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali Işıner Hamşioğlu, muhalefeti eleştirerek, “Türkiye’nin sorunlarını çözmek için mi varsınız, yoksa koltuk hesapları yaparak iktidarın ekmeğine yağ sürmek için mi? Daha seçim tarihi belli değilken, Cumhuriyet Halk Partisi içinde Cumhurbaşkanı adayını hemen belirleyelim, ön seçim yapalım tartışmaları başlatılıyor. Altılı masada, tabandan gelen hiçbir talep olmadan, Kılıçdaroğluaday olacak dayatması yapıldı. O gün kendi adaylığı için masanın paydaşlarına pusu kuran Kılıçdaroğlu ve dar ekibi, bugün bana adaylık dayatıldı diye açıklama yapıyor. Merak ediyoruz; Bugün CHP içinde erken adaylık tartışmalarınıkörükleyenler dün Kılıçdaroğlu’nun adaylığını dayatanlarla aynı odaklar mı?” diye sordu.
Anahtar Parti Medya ve Tanıtım Başkanı Ali Işıner Hamşioğlu partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Hamşioğlu, özetle şunları söyledi:
6 ŞUBAT DEPREMLERİ
“6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizde yaşanan deprem felaketini anmak ve ardından gelişen süreci incelemek üzere Sayın Genel Başkanımız ve beraberindeki heyetimizle birlikte Malatya’yı ziyaret ettik. Heyetimiz inceleme raporlarını sunduktan sonra Afet, Çevre, Şehircilik ve Su Politikaları Başkanlığımız kapsamlı bir rapor hazırlayarak kamuoyu ile paylaşacaklar. Ancak kısa bir bilgilendirme yapmak ve afetten zarar gören vatandaşlarımızın bizlerden duyurmamızı istedikleri hususlara ilişkin şunları söyleyebilirim: Kalıcı konutların tüm hak sahipleri için henüz tamamlanmamış. Tamamlanan konutların bir kısmının alt yapı eksiklikleri nedeniyle oturulamaz durumda olduğunu gözlemledik. Ticari alan olarak tahsis edilen konteyner çarşılarda bulunan esnafın günlerce siftah yapamadan dükkânlarını kapattıklarını gördük. Konteyner kentlerde yaşayan vatandaşlarımızın ibadethaneler, ortak alanlarda yer alan tuvaletler ve diğer bölümlerle ilgili taleplerinin karşılanmasında gecikmeler yaşandığını belirttiler. Sosyal Güvenlik Primleri ile kamuya olan borçlar yönünden yapılan ertelemelerin vadesinin geldiği ancak bu ödemeleri yapabilecek ekonomik koşulların henüz bölgede sağlanamadığı şeklindeki şikayetler aldık. Yapılan her güzel ve eksiksiz iş için emeği geçenlere teşekkürü bir borç biliyoruz ancak sahada gözlemlediğimiz bu hususları da yol gösterici muhalefet sorumluluğumuz ile bir kez daha ilgilileri ile paylaşıyor, sürecin takipçisi olmaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
DIŞ POLİTİKA VURGUSU
Türkiye’nin güvenliği ve toprak bütünlüğü tehlikededir. Kıbrıs ve Suriye üzerinden oynanan kirli oyunların farkında olmak zorundayız. Türkiye’nin dış politikası, tarihinin en büyük kırılma noktalarından birine sürüklenirken, iktidar içeride siyasi hesaplarla meşgulken, dışarıdaki gelişmeleri ve tehditleri görmüyor mu? Suriye’den Kıbrıs’a, Doğu Akdeniz’den Irak’a uzanan geniş bir coğrafyada, ülkemiz açıkça köşeye sıkıştırılmaktadır. Bu gelişmelere karşı stratejik hamleler yapmak yerine, günü kurtarmaya yönelik göstermelik adımlarla vakit kaybediyoruz. Güney Kıbrıs silahlandırılırken, biz neredeyiz, neyi bekliyoruz? Son dönemde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, açık bir şekilde silahlandırılmakta ve bölgedeki dengeler Türkiye aleyhine değiştirilmektedir. ABD, Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu tamamen kaldırmış, bölgeye yığınak yapmaya başlamıştır. Fransa, Yunanistan ve İsrail’in desteğiyle, Rum tarafı hızla askeri kapasitesini artırmakta, KKTC ve Türkiye için doğrudan bir tehdit haline gelmektedir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak için etkin bir politika mı yürütmek zorundayız. Mavi Vatan diyerek çıkılan yoldan bugün geri adım mı atıldı? Doğu Akdeniz’deki varlığımızı zayıflatan hamlelere karşı ne yapıyoruz? Güney Kıbrıs’ın silahlandırılmasına ses çıkarmayarak, diplomasi yürütüyoruz bahanesiyle tehlikenin büyümesine göz yumuyorsunuz. Buradan açıkça soruyoruz. Rum kesiminin silahlanmasına kim dur diyecek? Türkiye, garantörlük hakkını koruyacak mı, yoksa taviz üstüne taviz mi verecek? Doğu Akdeniz’deki enerji savaşlarında Türkiye masada mı olacak, yoksa menüde mi olacağız? Kıbrıs, Türkiye için bir güvenlik hattıdır ve burada geri adım atmak, ülkemizin geleceğini riske atmaktır. Kıbrıs bizim vatanımızdır. Kıbrıs Türkiye’nin yalnızca Akdeniz’de değil, Ortadoğu’daki gelişmeler bakımından da en önemli güç merkezidir. Kıbrıs’ı bir oldu bitti ile Girit haline getirmek isteyenlere, Amerika eliyle İsrail planlarına servis etmek isteyenlere dur demek zorundayız. Daha fazla geç kalmadan gerekli adımların atılması için hükümeti uyarıyoruz.
SURİYE’DEKİ GELİŞMELER
Suriye’deki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Suriye’de işler her geçen gün Türkiye’nin aleyhine işlemektedir. PKK/YPG terör örgütü, ABD ve İsrail’in açık desteğiyle bölgesel bir güç haline getirilmektedir. Terör örgütüne ağır silahlar veriliyor, eğitim kampları kuruluyor ve bölgede fiili bir devleti inşa ediliyor. ABD ve İsrail, bu yapıyı meşrulaştırmak için üst üste girişimlerde bulunuyor. Bugün Türkiye’nin güneyinde şekillenen bu yapı, ilerleyen yıllarda ülkemizin başına açılacak en büyük belalardan biri olacaktır. Kıbrıs’tan Suriye’ye, Doğu Akdeniz’den Irak’a kadar Türkiye’nin ulusal güvenliği tehdit altındadır. Suriye’de PKK terör devleti kuruluyor. Kıbrıs’ta Rumlar silahlanıyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını savunulamıyor. ABD ve İsrail’in planları tıkır tıkır işliyor. Uyarıyoruz. Türkiye, uluslararası arenada giderek yalnızlaşıyor, çıkarlarını koruyamaz hale geliyor. Bugün, Türkiye’nin güvenliği tehlikededir. Biz buradan açıkça ilan ediyoruz; Anahtar Parti, Türkiye’nin güvenliğini ve ulusal çıkarlarını pazarlık masasına süren seçeneklere asla izin vermeyecektir. Kıbrıs’ta, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Türk milletinin çıkarlarını sonuna kadar savunacağız.
EKONOMİ ÇIKIŞI
7 Şubat 2025 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Sayın Fatih Karan’ın sunumunu yaptığı 2025-1 Enflasyon Raporu ve 9 Şubat tarihinde Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in bir televizyon kanalında ekonomiye ilişkin yapmış oldukları açıklamaları dikkatle takip ettik. Ekonomi yönetiminde merkez bankasının ve diğer karar vericilerin itibarının piyasanın politikalara uyumlu ve hızlı tepki verebilmesi bakımından önemi tartışılmazdır. Bu nedenle herkesten önce Sayın Bakanın kamuoyu ile paylaştığı tüm bilgileri bu itibarı koruyacak şekilde tasnif etmesi büyük önem taşımaktadır. Ekonomi yönetimi referans tarih olarak 2002 yılını almaktan vazgeçmek zorundadır. 2002 yılından bugüne AK Parti hükümetleri tarafından yönetilen bir ekonomi politikası olduğunu, bu ekonomi politikalarının bir kısmının olumlu sonuçlar verdiğini, ancak sebebi anlaşılamayan gerekçesi, mantığı ve yöntemi asla anlaşılamayan bir kuru inat nedeniyle bugün yaşanan ekonomik daralma ve buhranın milletin boğazına sarıldığı gerçeği ile yüzleşmek zorundayız.
2024yılı sonu verilerine bakarak şunları söylemek mümkün. Bütçe açığı bir önceki yıla göre yüzde 53’e yakın oranda artışla 2,1 trilyon liranın üzerinde bir düzeye çıkarak rekor kırdı. 2025 KKM halen milletimizin üzerinde çok ağır bir yük olarak durmaktadır. Faiz giderleri yüzde 88,3 arttı. Bu kadar büyük bir bütçe açığının borçlanarak finanse edildiği bir ortamda bunun aksini beklemek zaten mümkün değildir. Bunun yanında bir başka veri olarak vergi dışı gelirlerin de yüzde 90’ın üzerinde artışla bütçe açığının daha da artmasını engellediğini söyleyebiliriz. Özetle milletin boğazını bir yandan faiz ödemeleri yükü sıkarken, diğer yandan vergi dışı gelir dediğimiz kamu mallarının satışı, cezalar, bedelli askerlik geliri gibi diğer yükler sıkmaktadır.
KANSER HÜCRESİ GİBİ
Bu ekonomik şartlar altında; Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Ocak 2025 verilerine göre dört kişilik bir ailenin, açlık sınırı aylık gıda harcaması tutarı 22bin 131 TL 06 kuruş. Yoksulluk sınırı; gıda harcaması ile birlikte diğer temel ihtiyaçlar için yapılması gereken toplam aylık harcama tutarı 72 bin 088 TL 14 kuruş. Ayrıca, bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 28 bin 756 TL 29 kuruş olarak hesaplanmıştır. Bu veriler; Ocak 2025’te belirlenen 22 bin 104TL 67 kuruşluk asgari ücretin, açlık sınırının altında kaldığını göstermektedir. Peki çözüm nedir? Merkez Bankasının şu an için uyguladığı sıkı para politikasını destekliyoruz. Ancak düşük ücret düzeyleri ve kredi kısıtları dolayısıyla dönemsel olarak daralan iç talep tüketici enflasyonunu görece düşürse de kamu tarafındaki aşırı savurganlığın sürmesi bütçe disiplinini bozmaktadır. Derhal kamu tarafında israf düzeyine varan harcamalardan vazgeçilmek zorundadır. Bir tarafta ihtiyaç olmadığı halde yapılan harcamalar, diğer tarafta ihtiyaç olduğu halde maliyetinin çok üzerinde gerçekleştirilen harcamalar tümüyle mali disiplini bozmuş, kamunun tümüne sirayet eden bir savurganlık kanser hücresi gibi tüm kamu maliyesini sarmıştır.
HÜKÜMETE VAZGEÇİN ÇAĞRISI
Hükümete çağrımızdır. İsraftan vazgeçin. Savurganlıktan vazgeçin. 1’e yapılacak işi 10’a vermekten vazgeçin. Ödeme garantili ihalelerden vazgeçin. Milletin kesesinden borçlanarak para harcamaktan vazgeçin. Yolcu garantili havaalanlarından, hasta garantili hastanelerden, geçiş garantili otoyollardan vazgeçin. Betona dayalı ekonomi modelinden vazgeçin, tarım ve hayvancılıkta umursamazlıktan vazgeçin, tarladaki malı sofrada 10 katına yediren düzenden vazgeçin, binlerce kilometre öteden vergi muafiyeti vererek getirttiğiniz ne olduğu belli olmayan hayvanlardan vazgeçin, tasarruf diye okula giden çocukların taşımalı eğitimine engel olmaktan vazgeçin, bütün yükü asgari ücretlinin, dar gelirlinin, emeklinin sırtına yüklemekten vazgeçin. Bunları yaparsanız memleket kurtulur, millet nefes alır. Hesap basit, dört işlem bilmek yeterli. Bu memleketin dağı taşı berekettir. Irmağı, denizi berekettir. Merası, yaylası, ovası berekettir. Yeter ki milletin nasibine el uzatılmasın.
ÜLKE, İÇTEN İÇE ÇÜRÜYOR
Ülkemizin yaşanan bu ekonomik buhranın bir sonucu olarak derin bir toplumsal kriz ve çöküş içerisindendir. Geçim sıkıntısı katlanılamaz bir noktadadır. İşsizlik toplumun bütün kesimlerinin ortak sorunudur. Uyuşturucu kullanımı sokaklara, okullara, ülkenin her yerine sirayet etmiştir. İntihar vakaları yükselmiş, kadına şiddet ve genel asayiş sorunları insanları sokağa çıkmaktan korkar hale getirmiştir. Nüfus artış hızındaki düşüş gibi göstergeler, toplumumuzun her geçen gün daha da kırılgan hâle geldiğini ortaya koymaktadır. Neslimiz, geleceğimiz tehdit altındadır. Eğitim sistemimizin muhtevasını tümüyle kaybetmiş, üniversitelerimizin içi boşaltılmıştır. Mezun olan evlatlarımız hayallerindeki mesleklerde iş bulmayı bırakın, yıllarca işsiz kalarak depresyonun pençesinde kıvranmaktadır. Yıllarca kendilerini okutmak için canını dişine takan aileleri ile evlatlarımızın araları açılıyor. Hanelerde huzur kalmadı. Sofralarda bereket yok. Yüzlerde tebessüm yok. Evlatlarımız gözlerimizin önünde kayboluyor. Ya odalarına kapanıp sanal bahis, sanal zorbalık, kolay para kazanma yöntemlerinin pençesinde ömürlerini tüketiyorlar ya da ilk fırsatta kendilerini sokaklara atıp uyuşturucu uyarıcı maddelerin peşinde, suça sürükleniyorlar. Babalar var evlatları kendilerine zarar vermesin diye kapılarını kilitleyerek uyuyan. Anneler var evlatları hapse girsin diye dua eden, en azından yattıkları yeri bilirim diye. Eşler var kocaları mezara girsin de çocuklarına, kendilerine işkence etmesin diye göz yaşı döken. Bir millet yokluğa, yoksulluğa, toplumsal yozlaşmaya sürükleniyor. İçişleri Bakanlığını, Adalet Bakanlığını, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı uyarıyoruz. Ülke içten içe çürüyor. Tükeniyoruz.
MUHALEFETE KIZGINIZ
Tüm bunlar yaşanırken hükümeti bir şeyler yapmak için yönlendirmesi, memleketin geleceğine dair yol gösterici olması, olmuyorsa da düzelmiyorsa da millete ümit olması gereken muhalefet partilerine de kızgınız. Türkiye’de muhalefetin içinde bulunduğu durum artık yalnızca muhalif kesimleri değil, tüm ülkeyi kaygılandıracak bir noktaya gelmiştir. Muhalefetin, iktidara alternatif bir vizyon ortaya koyması gerekirken, kendi içinde bölünmüşlük ve plansızlık girdabına kapıldığını üzülerek izliyoruz. Soruyoruz; Türkiye’nin sorunlarını çözmek için mi varsınız, yoksa koltuk hesapları yaparak iktidarın ekmeğine yağ sürmek için mi? Daha seçim tarihi belli değilken, Cumhuriyet Halk Partisi içinde Cumhurbaşkanı adayını hemen belirleyelim, ön seçim yapalım tartışmaları başlatılıyor. Peki, bu tartışmalar kimin işine yarıyor? Gerçekten milletin çıkarına mı hizmet ediyor, yoksa muhalefeti yeniden dizayn etmeye çalışanların yeni bir planı mı devrede?
KILIÇDAROĞLU’NA ADAYLIK GÖNDERMESİ
2023 seçimlerine giderken Millet İttifakı'nda yaşananları hepimiz hatırlıyoruz. Altılı masada, tabandan gelen hiçbir talep olmadan, Kılıçdaroğlu aday olacak dayatması yapıldı. Ancak bu kararın tek taraflı verilmesi, masanın parçalanmasına neden oldu. O gün kendi adaylığı için masanın paydaşlarına pusu kuran Kılıçdaroğlu ve dar ekibi, bugün bana adaylık dayatıldı diye açıklama yapıyor. Merak ediyoruz; Bugün CHP içinde erken adaylık tartışmalarınıkörükleyenler dün Kılıçdaroğlu’nun adaylığını dayatanlarla aynı odaklar mı?Ana Muhalefetin en büyük sorunu, halkın gerçek sorunlarından kopmuş olmasıdır. İnsanlar geçim sıkıntısı çekerken, adalet ararken, eğitim ve sağlık sistemleri çökmüşken, ana muhalefet partisinde aday kim olacak tartışmalarının başlaması tesadüfen olamayacak kadar fahiş bir hatadır. Tek bir kişinin ya da tek bir partinin kararıyla Cumhurbaşkanı adayı belirleme anlayışı, sadece muhalefeti zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda iktidara kolaylıkla manipüle edebileceği bir koz verir. Defalarca yaşanan hezimetlerden ders çıkarılmamasının nasıl bir izahı vardır.
MESELEMİZ MİLLETİN İSTİKBALİ
Türkiye, mevcutta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetiliyor. Bu sistemde Cumhurbaşkanı olabilmek için yüzde 50+1 oy almak gerekiyor. Yani, artık tek bir partinin tek başına aday belirlemesi yetmiyor. Seçim kazanmak için geniş bir toplumsal mutabakata, farklı kesimlerin desteğine ihtiyaç var. Hal böyleyken, sadece CHP içindeki bazı grupların kendi adaylarını dayatması kime ne kazandırır? 2023 seçimlerinde yaşanan hezimet, bu stratejinin yanlış olduğunu göstermedi mi? Bizim meselemiz kişiler ya da kişisel hırslar değil, milletimizin istikbalidir. Eğer muhalefet gerçekten halkın umudu olmak istiyorsa, yapay gündemlerden vazgeçmeli ve sahici bir alternatif ortaya çıkarmaya odaklanmalıdır. Sürekli aynı yanlışları yaparak farklı sonuçlar beklemek mümkün değildir, rasyonel de değildir. Türkiye’nin muhalefete değil, gerçek ve güçlü bir alternatif iktidara ihtiyacı var. Sahici, kapsayıcı ve milletin yaralarını sarıp sarmalayacak bir muhalefet inşa etmek zorundayız. Anahtar Parti bunun için kuruldu. Sayın Genel Başkanımızın ifadeleri ile Muhtevasını bulmuş bir muhalefet, milletimiz için de iktidar için de iyidir. O Yüzden Anahtar Parti olarak hedefimiz; önce ilkeli, akıllı, makul ve vakur muhalefet, sonra şerefle iktidar.”
Yorumlar
Kalan Karakter: